14 Kasım 2011 Pazartesi

Deneme # 2 ... Refik Mert Erdumlu / 23.012006


Deneme…

Yok yavrucum sakın yapma...Amca ne der sonra, bak kızım uslu uslu otur orda, sesin çıkmasın...Sssss...

Yaramazlık yaparsan sana çikolata yok...

Bak ne uslu çocuk, akıllı uslu oturuyor...

Bütün bunlar gibi nice cümlelerle büyüdük di mi hepimiz? Akıllı olmak sükut içinde bulunmaktan ileri geliyordu hep, sükutun değerini çok da bilmeyen büyüklerimize göre...Televizyonlarda, radyolarda konuşuyorlardı sürekli, ama bizim susmamız istenmişti...Oralarda gördüğümüz, güzel konuşan büyüklerimize imrenerek ama susmayı bilerek bakardık...

Tek suskunluğumuz bu yaşlarda olmayacaktı oysa ki...

Olm, sus bakim konuyu anladın mı? Pşşt, sen arkadaki, yanına getirtme beni...Sen bu konu hakkında yorum yapmak için çok küçüksün evladım...2 elma ile 2 armutu topladım kaç etti? Neden susuyorsun olmmm?

Evet... Konuşmamız sadece 2 elma ve 2 armutun toplamının manasızlığını dile getirmemiz istendiğinde, belki de sadece istendiğinde konuşmamız gerektiğinde oluyordu...

Üniversite...

Şimdi bu formülün kullanarak, elde edilebilecek diğer kuvvetlerden doğan momentumları kim hesaplayabilir? Eveeet, bir binada yangın anında alınacak muhtemel tedbirler nelerdir? Uzayda hayal ettiğimiz bir cismin, x ve y eksenlerine paralel gelecek şekilde, z ekseni üzerinde şuraya yerleştirdiğimiz vakit, etrafında yer alan  A ve B kütlelerine uyguladığı, kütle çekim kuvvetini hesap edelim...Söyleyecek olan var mı???

Evet, üniversite özgürce fikirlerimizi beyan edebileceğimiz yerdi...Çok heyecanla bekledik, bekledik çünkü konuşabilecektik artık...Keşke sorulan sorular, konuşmaya değer olsaydı...


Sonra askerlik...

- Askerrrrr!!!

- Emredin komutanım...

- Hizayaaaa  geeeççççç....

- Emredersiniz komutanım...

- İsmin ne senin???

- Ahmet, komutanımmm...

- Daha gür bir sesle söyleeeee!!!

-          Emredersiniz komutanımm...

Evet...Susmanın aksine burada bizlerden konuşmamız, hem de daha gür bir sesle konuşmamız istenecek...Ama “emredersiniz komutanım” kalıbının yanına ekleyecek fazla kelime bulamayacağımızın bilincinde olarak konuşacağız...


İş hayatı...

Evet, arkadaşlar...Toplantımıza başlamadan önce, şirketimizin önümüzdeki dönemde geçireceği mali reformlar neticesinde, Avrupa ve Orta Doğu’daki Pazar paylarımızda gözlemlenecek olan olası gelişmelerin, İMKB’ye nasıl yansıyacağına geçmeden önce, değerli yönetim kurulu başkanımız xx Bey’e söz vermek istiyorum...

Söz hep aynı kişilere verilir...Ama senin de çok etkin bir şekilde kendini göstermen çok önemlidir...

Çok afedersiniz efendim, bu konuyla ilgili şöyle bir düşüncem var, izninizle paylaşmak istiyorum” demeniz en olası durumdur...

En muhtemel cevapsa,

Bir saniye Oktay Bey, bu konuya dönmeden önce, şu şu konular hakkında da söyleyeceklerimi söyleyim, sonra ben çıkim siz devam edersiniz...



Konuşmak, konuşmak, konuşmak...

Konuşuruz aslında hepimiz...İmkan verilse neler söylemeyiz ki...AB’den bahsederiz, kuş gribi bile deriz, Kürt sorunu deriz, ülke şöyle fena yönetiliyor, eğitim şöyle eksik deriz...

Biz derken karşıdaki 2 kelime ederse geri adım atarız...

Çünkü biz, konuşarak büyümedik ki...Duyduklarımızı ancak dile getirebiliriz...Konuşarak tartışamayız...O kadar demokratik değildi ortamlarımız...

Bizler de o kadar özgür...



R.Mert ERDUMLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder