30 Aralık 2015 Çarşamba

Ufak ufak her şeye dair...

Her sene aynı terane. Cahilsin eyvallah da, bu ülkedeki müslümanların hangisi 24 Aralık tarihinde bir kutlama yaptı?

Diğeri farklı bir seremoni... 31 Aralık gecesi evde ailecek oturup çerez yemeye mi karşısınız? Müzik dinlemeye mi? Hangisine?

Ben cehalete karşıyım örneğin... Hem de fazlasıyla...

***

Adam açmış bir pankart, altında yazıyor İnönü Üniversitesi... Ne diyor pankartta?

ODTÜ kapatılsın diyor. ODTÜ Makina 468 puan, İnönü Makina 266 puan... Muhakemeyi siz yapın... Ben susuyorum...

***

Çıkmışlar ilçelerimiz şöyle harap, böyle kan gölü, böyle bilmem ne? Özerklik istiyorsun ya, gül demetleriyle gelmeyecekti Türk ordusu değil mi? Ve halen şaşırıyorum... Binlerce yıllık Türk tarihini halen neden öğrenemeyip de, Türklerle bu gibi şakalar yapılamayacağını... Gerçekten anlayamıyorum...

***

Atatürkçü ya da Kemalist diye 2 ayrı akımın başlaması için Atatürk'ün hala yazılı bir metnine, kelamına rastlamadım... O yüzden bu 2 sıfattan herhangi birini kullanana sesleneceğim. Kimlik kaygın neden? Atatürk senden bir şey isterken, klavuzun ben olayim sen de bir bok yapmadan propaganda yapmaya devam et dedi de, o kaynaklara biz mi ulaşamıyoruz? Sevgiliye göre duruş değiştirenler, esen rüzgarın yeline kapılanlar, onlar, bunlar... Sizden bir bok olmaz ben açık konuşayim. Gençliğe hitabede bahsedilen genç senin gibi kaypak olanlar değil ve de her genç olan da değil elbet... Okuyan, düşünen, yeri geldiğinde dövüşen, araştıran, öğrenen, yeri geldiğinde muhakeme yapabilen, günü ve gündemi değerlendirip, eski öğretilerini gün ve gündem içerisinde uyarlayıp konuşabilen, davranabilen genç sen misin? Geç aynanın karşısına, düşün bakalım...

***

Çok sevdiğim bir söz var... İnsan yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanır... Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...

Bu sözden, bildiği 2-3 farklı mecra ile kendini yaşıyor ya da yaşadı sananlara da bir çift sözüm var... Yaşamak, önce ADAM olmayı öğrenebilmektir... Fesatlıktan, kaypaklıktan uzak durabilmektir. Hainlik, sinsilik gibi özelliklerden arınabilmektir... Bu meyanda yaşadım diyebilen kaç kişi var ise, başımızın üstünde yeri vardır... Diğerleri hak ettikleri hayatlar içinde yaşıyormuşçasına devam ediyorlar zaten...

Mert Erdumlu / 30.12.2015

2 Aralık 2015 Çarşamba

Toplumumuzda bilgi ve karşılıklı saygı üzerine...

Türk toplumu olarak ananelerimize, örf ve adetlerimize bağlı idik !!! Ama artık değiliz !!!

Hatırlayın, eskiden mahallenin okumuş insanına duyulan saygıyı !!!

Hatırlayın, eskiden mektepli birinin ağzından dökülen sözlere verilen önemi !!!

Şimdiyi düşünün bir de...

Şimdi herkes biliyor. Bilmediğini de biliyor, bildiğini sandığını da biliyor, onu da biliyor, bunu da biliyor. Ve de daha vahimi ne biliyor musunuz? Bu insanlarda KARŞIDAKİ İNSAN NE BİLİYOR olabilir muhakemesi dahi yok...

Dediğim gibi ananelerimize bağlı bir millet idik !!!

O konuda dahi bozdular bizi... Toplumumuzun genleri ile oynadılar... Bazen kızıyor öfkeleniyoruz ya, aslında bilin ki öfkelendiğimiz toplumumuzun kendilerini bizlerden ayrı gören bireyleri değil, bu bireyleri değiştirmeyi başarmış kişi, kurum ya da kuruluşlardır...

Sokrates'in de dediği gibi: 'bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir' mefhumunu hayat ilkesi edinmiş bizler aslında bilen değil, bilgiye ve öğrenmeye hasret bireyleriz... Bizlere öğreteceğiniz her ayrıntıya saygı duyarız. Her yaşanmışlık bir bilgelik taşır kendi içinde... Yeter ki karşılıklı saygı çizgisinden sapma olmasın.


Mert Erdumlu / 02.12.2015