14 Kasım 2011 Pazartesi

Deneme # 1 ... Refik Mert Erdumlu / 23.11.2005


Merhaba...Deneme yazmaya karar verdim bu akşam...Ta ki son nefesimi verinceye kadar, devam ettirmeye de karar verdim...Ve...Belki hiç bilinmemesine...

Mutluluk...

Aşk...

Başarı...

Hırs...

Sadakat...

Azim...

Ölüm...

Tartışılır di mi hep bunlar? Tartışılmaz mııı...Tanımlar herkes kendine göre bu kelimeleri...Kelime derken bile, insanın içini titreten ve tek kelimeyle, kelime olarak bahsedilemeyeceklerinin bilincini yüreğinizde hissettirerek...

N’olur peki sadece mutluluk desem? Sen mutluluk desen? Aslında yaşadığımız hayatı baz aldığımız zaman n’olur biliyor musun? Bir “hiç” olur...Buradan, “mutluluk bir hiçtir diyecek kesin bu” diyenlerin burada bu yazıyı bırakmalarını ve başka işlerle vakit geçirmeye devam etmelerini rica ediyorum...Diğerleri? Gelin başlayalım muhabbete...

Mutluluk nedir arkadaş? Yaa, onun tanımı yapılmaz birader...Yok be abiiii, mutluluk en mutlu olduğun andır işte...Abi ben seks yapınca mutlu oluyorum, gerisi hikayeee...Abi paradır mutluluğun sırrı, para olmadan gerisi boooşşşşş... Yok yok, ben ona inanmıyorum, 2 gönül üst üsteyken samanlık mahvolur demişler...

Mutluluk...Ailedir kimilerine göre...Kimisi parada olduğunu sanıp onun peşine düşer, diğeri ise onun içindeyken, mutluluğun orada olmadığını bilir, uzaklara bakar ama göremez...Kimi de avutur kendini...Tuttuğu futbol takımının galibiyetidir onun için mutluluk, bazense duyduğu en ufak dostane ve samimi bir kelime...Evet ya, kelime...Mutluluk gibi olmayan, mutluluğun kelimeyle ifade edilmeyeceğini söyledikten sonra, mutluluğun bir kelimeyle elde edileceğini söyleyen yine aynı kişi...Bazense nedir? Kariyer, başarı, mevki, rütbe, orgazm, bir sigara, bir goolll, bir avuntu, bir özlemin bitmesi, bir kavuşma, sevgili, huzur, kimi zamansa alınan nefes...

Zor be arkadaşşş...Tanımlanmaz bu melet...Kalk gidelim başka yerlere...Polyanacılık duyduk çocukken, öyle bir şeyin olmadığını anlamak için Türkiye’de doğmuş olmak yetti hepimize...Ama yanlış anlaşılmasın, bu vatandır kimi zamansa mutluluk!!! Ama gerçekleri küçük yaşta gösterince vatanımız, Polyana var olmadı düşüncelerde belki 12’den, 13’ten sonra...

Ama yine de bir oyundur fikri süregeldi hep...Çünkü bir oyun oynamayacaksak, neden çocukken aldığımız en ağır eğitim hep oyunlar oldu ki...Hep yeni bir oyun öğrenmedik mi biz??? Acaba hayata o yaşlarda mı atılıyorduk, kimbiliiirrrrr...

Her işte bir hikmet vardır...Derlerdi büyüklerimiz...Derlerdi deeee...Ne için dediklerini anlamak aldı biraz zaman...

Kendini avuttuğun müddetçe mutlu olacağını öğrenmek ne kadar zamanını aldı arkadaşım? Arkadaşım diyorum kusura bakma, ama bu satıra kadar geldiysen, bundan sonra ne farkın var, birlikte avutulduğumuz arkadaşlarımızdan? Yok kardeşim, yoookkk...Yalan neredeyse çoğu şey, bu dünyada...Dostluktur aslı olan, diye mısralar okuduk büyürken de...Avuntudur be hocam aslolan...Eğleyebiliyor musun kendi kendini eyvallaaahhh...Nasıl biri olduğum hakkında tahminler yürütmeee, yanılırsınnn...Eğledim kendi kendimi 1000’lerin arasında tekken ve sivriyken!!! Eğledim kendimi, hangi kadınla mutluluğu elde edebileceğimi aradığım odalarda, sabahlara kadar...Eğledim kendimi, her derdime koşan 10larca dostum varken de...Eğledim kendimi, çok büyük acılar çekmiyorken de, çok başarılıyken de...Dostum...Kaldıysan buraya kadar, neden dostum olmayasın ki...

Hayat, herkese farklı bir yönünü tanıtan bir orospudur demek geldi içimden, afedersin...Evet, evet, hayat bir orospudur...Herkesin altında, herkesin yanında...Hep veren taraftır hayat...Ama ne verdiğini ya da vereceğini sen hiç bilemezsin...Hissettiğini sandığın şey, hissettirdiğin midir, yoksa senin hissettirdiğini hissettiğin midir? Bu soru çok muammaaa...Geçelimmm...Hayat kendini iyi şekilde pazarlayan bir orospudur ki, peşinden sürüklediği milyonlara hep vercem diyip, vermemiştir...Niye versin ki? Sen ne verdin oğlum hayata? Ne vercen ki? O sana verse, sen ona ömrünü mü vereceksin? Ömür vermek, ömrünün sonuna kadar  belirli miktarda oksijen tüketmek mi???

Bırakacaktım aslında burada, ama olmadııı...Hayat, mutluluk, o, bu, şu, hepsi fasa fiso...Atladığım bir şeyi gördüm yukarda! Alkol, mutluluk değil midir zaman zaman? Neden sarhoş olursun ki? Hayat kayar gider gözünün önünde? Hani sağlamdı o, hani yere hep sağlam basmıştııı? Neden kayıyor ki olmm, tut onu, tuuutttt...Amaaa... Yapamıyorsun di mi??? O oynak şadiyeyi sakinleştiremiyorsun çünkü...Çünkü, o senden çok şey istiyor, ne vereceğini söylemeden istiyor, bazen verir gibi yapıyor, bazense altına yatıyor, ama o, o anda, sana vermiyor!!! Senden o andan sonra alacaklarının muhasebesi içerisinde çünkü...O, en büyük kahbe olm, uyan artık, uyaannnnnn!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Sahte gülümsemeler, dostane sandığın dokunuşlar, temaslar, aldandığın masum bakışlar...

Acaba hepsi “hayat”ın birer cilvesi mi???









Yazan

R.Mert ERDUMLU







Yazar hakkında bilgi:

2003 senesinde İTÜ Makina Fakültesi’nden mezun olduğunu söyleyerek konuya girmek çocukluk dönemlerine inmeyeceğiz manasına gelmez.

Sonrasında en köklü ve büyük firmalardan birinde iş bulmuşken, yakaladığı bir başka büyük fırsatın peşinden gitmeyi tercih etti ve Endüstri Mühendisliği Yüksek Lisans (master) eğitimine başladı... Yine İTÜ’de...

Makina Mühendisliği’nde okurken;

ASME International Kulübü Başkan Yardımcılığı ve Başkanlığı görevlerinde bulundu. Ama esasen önem verdiği husus, öğrenci arkadaşlarının bir takım kaypaklıklara malzeme edilemeyeceğini göstermek ve bu eylemde bulunanların önüne geçmek amacıyla Fakülte Öğrenci Temsilcisi olmuştur. Aynı sene İTÜ Öğrenci Konseyi Başkan Yardımcılığı görevine de Fakülte Temsilcilerinin kendi aralarında bağımsız olarak yapmış oldukları seçimle gelmiştir.

Bu esnada, İTÜ tarihinde görülmedik bir sosyalleşme sürecini fakültesine getirmiş olan Mert Erdumlu, düzenlemiş olduğu 50’yi aşkın panel ve konferansla, sayısı belirsiz parti ve gezilerle, arkadaşlarına sağlamış olduğu çok sayıda ücretsiz eğitimlerle hep mücadele içerisinde bulunmuştur. Düzenlemiş olduğu ISC (International Student Conference), Kariyer Günleri, Genç Girişimcik Paneli (Üzeyir Garih, Selim Coşkun, Cem Çelebiler, Prof.Dr.Nilüfer Eğrican gibi katılımcılarla), Türkiye’de Moda Anlayışı ve Marka Yaratmak (Süleyman Orakçıoğlu), İTÜ’ de Moda Günleri – Cemil İpekçi, Dilek Hanif, Canan Yaka, Arçelik, Mercedes, Bosch, Temsa gibi firmaların kariyer günlerine katılımlarını sağlamak ve bunu kendi fakültesine özerk kılmak, İTÜ’nün ilk öğrenci kullanımına ücretsiz olarak açık, akademik duvar takvimi gibi projelerle sayısı belirsiz başarıya imza atmıştır...

Öğrenci Asistanlık görevinde de bulunan Mert Erdumlu, bu görevi esnasında mesleki olarak tatmin noktasını yakalamış ve teknik çeviri ile teknik çizim konularında çeşitli çalışmalar yapmıştır.

Bütün bunları yaparken de bir sevgilisi ve sayısız sevgisizi olmuş olan Mert Erdumlu, hayatta en çok dostlarına gönül vermiştir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder